NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
242 - (796) وحدثني
حسن بن علي
الحلواني
وحجاج بن
الشاعر (وتقاربا
في اللفظ)
قالا: حدثنا
يعقوب بن
إبراهيم.
حدثنا أبي.
حدثنا يزيد بن
الهاد؛ أن
عبدالله بن
خباب حدثه؛ أن
أبا سعيد
الخدري حدثه؛
أن أسيد بن
حضير، بينما
هو، ليلة،
يقرأ في مربده.
إذ جالت فرسه.
فقرأ. ثم جالت
أخرى. فقرأ. ثم
جالت أيضا.
قال أسيد:
فخشيت
أن تطأ يحيى.
فقمت إليها.
فإذا مثل الظلة
فوق رأسي.
فيها أمثال
السرج. عرجت
في الجو حتى
ما أراها. قال
فغدوت على
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فقلت: يا
رسول الله!
بينما أنا
البارحة من
جوف الليل
أقرأ في
مربدي. إذ
جالت فرسي.
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
"اقرأ. ابن
حضير!" قال:
فقرأت. ثم
جالت أيضا. فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "اقرأ.
ابن حضير!"
قال: فقرأت. ثم
جالت أيضا.
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
"اقرأ. ابن
حضير!" قال
فانصرفت. وكان
يحيى قريبا
منها. خشيت أن
تطأه. فرأيت
مثل الظلة.
فيها أمثال
السرج. عرجت
في الجو حتى
ما أراها.
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
"تلك
الملائكة
كانت تستمع
لك. ولو قرأت
لأصبحت يراها
الناس. ما
تستتر منهم".
[ش
(مربدة) هو
الموضع الذي
ييبس فيه
التمر كالبيدر،
للحنطة
ونحوها. (جالت
فرسه) أي وثبت.
وقال هنا:
جالت. فأنث
الفرس. وفي الرواية
السابقة:
وعنده فرس
مربوط. فذكره.
وهما صحيحان.
والفرس يقع
على الذكر
والأنثى.
(فخشيت أن تطأ
يحيى) أراد
ابنه. وكان
قريبا من
الفرس. أي خفت
أن تدوس الفرس
ولدي يحيى.
(الظلة) هي ما
يقي من الشمس.
كسحاب، أو سقف
بيت].
{242}
Bana Hasan b. Aliy
EI-Hûlvânî ile Haccâcu'bnü'ş-Şâir rivayet ettiler. Lâfızları birbirine
yakındır. Dediler ki: Bize Ya'kûb b, İbrâhîm rivayet etti. (Dediki): Bize babam
rivayet etti. (Dediki): Bize Yezîdü'bnü'I-Hâd rivayet etti. Ona da Abdullah b.
Habbâb rivayet etmiş: ona da Ebû Saîd-i Hudrî rivayet etmişki,
Bir gece Useydü'bnü
Hudayr hurma harmanında (Kur'ân) okurken birdenbire atı şahlanmış. Fakat o yine
okumaya devam etmiş. Sonra at tekrâr şahlanmış ise de Yseyd yine okumasına
devam etmiş. Sonra at tekrar şahlanmış.
Useyd demiş ki: Atın
(oğlum) Yahya'yı çiğneyeceğinden korktum da kalkıp yanına gittim. Bir de ne
göreyim! Başımın üzerinde gölgelik gibi birşey!.. içinde kandillere benzer
nesneler var. Bu gölgelik göğe çıktı: hattâ onu göremez oldum. Ertesi sabah
Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e giderek:
— Yâ Resûlâllah! Dün
akşam ben gece yarısı hurma harmanında (Kur'ân) okurken birden atım şahlandı.»
dedim: ResûlulIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hemen :
«Oku İbni Hudayr!»
buyurdu. (Dedim ki) :
— Ben okumaya devam ettim. Sonra at yine
şahlandı. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yine:
«Oku ibni Hudayr!» buyurdular. (Dedim ki) :
— Ben yine okudum: fakat hayvan sonra tekrar
şahlandı. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yine :
«Oku İbni Hudayr!»
buyurdular. (Dedim ki):
— Ben artık okumakdan vazgeçtim. (Oğlum) Yahya
ata yakındı : Onu çiğner diye korktum. O sırada gölgelik gibi bir şey gördüm: içinde
kandillere benzeyen nesneler vardı. Bu gölgelik göğe çıktı. Nihayet onu göremez
oldum... Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Bunlar meleklerdir.
Seni dinliyorlarmış. Eğer okumağa devam etseydin : sabaha kadar seni dinlerler:
halk da onları görür: halkdan gizlenmezlerdir.»
buyurdular.
İzah:
Bu hadîsi Buhârî ile
Nesâî «Kitâbu Fedâiîü'l-Kur'ân» da tahrîc etmişlerdir.
Buhâri 'deki rivayetide
Useyd b. Hudayr şöyle anlatmış: Kendisi, geceleyin Bakara sûresini okuyormuş.
Atı da yanında bağIıymış. Birdenbire at şahlanmış. Bunun üzerine Useyd susmuş:
at da sükûnet bulmuş. Tekrar okumaya başlayınca at yine şahlanmış: Useyd
susmuş: at da sükûnet bulmuş. Sonra yine okmuş: at yine şahlanmış. Bunun
üzerine Useyd okumakdan vazgeçmiş. Oğlu Yahya ata yakın bulunuyormuş: ona
çarpar diye korkmuş. Çocuğu oradan çekince başını semâya kaldırmış, ve ne gördü
ise görmüş. Sabah olunca hâdisey. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellemj'e
anlatmış. Efendimiz ona:
«Oku Ey İbni Hudayr!
Oku ey İbni Hudayr!...» demiş. Useyd b. Hudayr:
— Hayvan, oğlum Yahya'yı çiğneyecek diye
korktum Yâ Resûlallah! Zîra ona yakındı. Başımı kaldırdım ve çocuğun yanına
gittim. Sonra başımı semâya kaldırdım: Bir de ne göreyim! Bulut gibi bir şey!..
İçinde kandiler gibi şeyler var!.. Bu nesne çıktı gitti. Nihayet onu görmez
oldum... demiş. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Bunun ne olduğunu
biliyormusun?» buyurmuş, Useyd:
— Hayır! cevâbını vermiş. Efendimiz :
«Bunlar meleklerdir.
Senin sesine yaklaşmışlar: eğer okumaya devanı edeydin sabaha kadar dinlerler:
halk onları görür: halkdan gizlenmezlerdi.» buyurmuş.
ZuIIe: Sofa gibi
güneşden koruyan gölgelikdir. Burada : Gölge yapan bulut: diye te'vîl
olunmuşdu.
Az yukarıda buna benzer
bir hadîsin Kehf sûresinin fazileti hakkında rivayet olunduğunu gördük. O
hadîsde bir zâtın Kehf sûresini okuduğu: atı da yanıbaşında bulunduğu
zikredilmişti. Hattâ onun Useyd b. Hudayr olduğu söylennüşdir. Kirmânî bu
mes'eleyi şöyle hâlletmişdir: Gerek burada beyân, edilen Bakara suresini gerekse
o hadîsde bahsedilen Kehf sûresini okuyan Hz. Useyd'dir. Maamâfîh o hadîsde
bahsi geçen zât bir başkası da olabilir.
Rivayetlerin zahirleri,
hadisenin ayrı ayrı iki-defa vuku' bulduğunu gösteriyor. Netekim böyle bir
hâdise Hz. Sâbir b. Kays'in de başından geçmiştir. Ebû Davud'un mürsel olarak
rivayet ettiği bir hadîsde şöyle deniliyor: «Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'e: Görmedin mi dün gece Sabit b. Kays'in evi kandillerle parlayıp
duruyordu? dediler, de: Ola ki Bakare sûresini okumuştur... buyurdu. Bu mesele
Sâbit'e sorulunca: Bakara sûresini okudum., dedi.»
Hz. Useyd b. Hudayr'ın
sesi son derece güzel ve yanıkmış. Hattâ İsmâîlî'nin rivayetinde Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in, kendisine :
«Oku ey Useyd! Sana, Hz.
Davud'un mezamirinden (hisse) verilmiş!» buyurduğu bildiriliyor.